O çöreklenmiş, sonsuz kasvet
Ölümden sonrasını düşünmeyen,
Ama öncesinde de huzur vermeyen.
Nereye iltica edebilirsin kendinden?
Ne kadar uzak yerlere gitsem de,
Bırakmıyor peşimi inatla,
Bu musibet-bu ifrit
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine.
_Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri.
_Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar.
_Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
“Etrafımızda pizza kutuları, bira şişeleri, cigaralıklar, küller, tuvalet kağıtları kaplıyor. Pislikten kulemizin duvarları içinde orada öylece akıyor zaman. Hiçbir şey umurumuzda değil. Konuşmuyoruz. Düşünmüyoruz. Tartışmıyoruz. Yaşıyoruz. Arada bir kalkıp bakkalı ya da pizzacıyı arıyor. Sonra yanıma geliyor. Yine sevişiyoruz. Öcümüzü tamamen
verdiğin her kederin yüreğimde yeri var
hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır
hangi aynaya baktıysam seni gördüm
gel desen gelemem
git desen gidemem
öl desen kanım akmaz
anladım artık seni sevmek yüce bir şey
anladım seni sevmek tanrı'ya yaklaşmak gibi
insanlar içinde bir sana inandım
bir seni sevdim kendimden başka
uykularımın
Nereye gitsem ilkin adını duyuyorum
Bütün yabancılara senin adını koymuş dünya illa
Kimle tanışsam hepsi sana uzak akraba
Bir yerin mutlaka benziyor onlara, fark ediyorum
Hepsinin evinde bir şeyini unutmuşsun mesela
Bile bile bırakmış da olabilirsin - küçük yaramazlıklar
küçücük oyunlar, mini minnacık ipuçları
Bir bestekârın ölüp de